Yaşam bir fıkra gibi değil mi dostlar.
Su gibi akıp giden zaman diliminden anlayan kaç kişi var
Allah aşkına..
Dün gibi..Dün gibi demiyor muyuz hep.
Evet, dün gibi nerede ise 2014’de geldi gidiyor.
Geriye sayım başladı..Yeni yılın eli kulağında,ne diyelim
her zaman olduğu gibi sağlık olsundan gayri..
Bugün de günlerden Cumartesi haydi hep birlikte gülelim..
******
"İki kadın muayenehanenin bekleme salonunda
oturuyormuş. Derken, tanışıp konuşmaya başlamışlar..
“Bir çocuğum olması için ne isteseler verirdim.”
“Ah, ben senin neler hissettiğini çok iyi anlıyorum”
demiş diğeri:
“Bizim de derdimiz aynıydı. Atlattık çok şükür. Şimdi
onun için buradayım. İki ay sonra doğum yapacağım da...”
“Tanrı aşkına nasıl yaptın bu işi?”
“Doktor Robert çözümledi...”
“İyi ama, kocamla ben doktor Robert’i tam 6 aydır
tanıyoruz, bir şey olmadı...”
Çocuk bekleyen kadın dayanamamış artık:
“Aptal, yalnız gelsene!..”
******
"Bir gazete sahibi kendisine ilginç haber getirecek
okuyucularına ödül vaat etmiş.
Ve ilk telefon gelmiş:
“Biraz evvel kamyonun birinin freni patladı, yokuş aşağı
hızlanarak girdiği bir evi paldır küldür yerle bir etti...”
Patron, “Beni hiç ilgilendirmedi” demiş:
“Çok olağan bir olay..”
Telefondaki adam da “Sizi çok iyi anlıyorum ama” demiş:
“Sözünü ettiğim sizin eviniz!..”
******
Almanya’da bir Türk gurbetçinin evi.. Küçük oğul okuldan
gelmiş, kapıdan girer girmez bağırmış:
“Ben Alman oldum...”
Annesi, “O nasıl söz, bir daha duymayayım” demiş.
Ama çocuk ısrarlı: “Bugün sınıfta karar verdim, ben Alman
oldum...”
Bu kez babası duymuş ve hemen yanına gelip tokatlamaya
başlamış.
Çocuk, bir yandan korunmaya çalışıyor, bir yandan da konuşmasını
sürdürüyormuş:
“Şu dünyanın işine bakın” demiş: “Alman oldum, yarım saat
sonra Türklerle başım belaya girdi!..”
******
"Dünya bilgi şampiyonasında, bir aday finale kalmış.
Sunucu üç soru daha soracak, onları da bilirse şampiyon seçilecek. Salonda çıt
yok. Heyecan herkeste son haddinde.
Sunucu sorulardan ilkini soruyor:
-Kartaca hükümdarı Anibal, bildiğiniz gibi filin üstünde
savaşırdı. Onun bindiği filin bakıcısının ismi nedir?
-Anifilbacus..
-"Bravo, bildiniz!" diyor sunucu. Salon
alkıştan çınlıyor. Derken ikinci soruyu soruyor:
-Napolyon´un Waterloo savaşından önce kaldığı otelin
sahibinin ismi nedir?
-Mösyö Pierre Vincent..
-"Bravo doğrusu, bunu da bildiniz!". Salon
inliyor alkıştan. Nihayet son soru:
-Firavun Keops zamanında yapılan piramitte çalışan
işçilerin ustabaşının ismi nedir?
Herkeste kıpırdanmalar.. "İnsaf artık, bu kadarı da
olmaz" sesleri. Saniyeler ilerliyor.. On saniye.. Beş saniye.. Üç saniye..
Aday işaret verip, kronometreyi durduruyor. "İyice emin olmak için bir şey
sormak istiyorum" diyor ve devam ediyor "Gündüz vardiyasını mı
soruyorsunuz, yoksa gece vardiyasını mı?!"
******
"İki katlı bir evde oturan bir karıkoca tıkırtı
üzerine uyanırlar.
Adam camdan sessizce dışarı bakar ve:
- Dışarıda iki kişi var ve bizim eşyaları götürüyorlar...
Derhal polise telefon eder..
- Alo memur bey... Şu anda iki hırsız var ve garajdan
eşyalarımızı çalıyorlar.
Acele araba
gönderin, der.
Bunun üzerine polis:
- Evin içindeler mi? diye sorar.
- Hayır der adam. Garajdalar...
- Tamam, o zaman içerden kapıları iyice kilitleyin ve ses
çıkarmadan evde bekleyin. Arabamız olduğunda göndeririz, çünkü şu anda bütün
arabalar görevde...
Adam iki dakika sonra polise tekrar telefon eder.
- Biraz önce size garajda hırsız var diye telefon
etmiştim ya...
- Evet!
- İkisini de vurdum!..
İki dakika geçmeden bir sürü polis arabası ve bir de
ambulans gelir ve hırsızları suçüstü yakalarlar.
Polisin biri adama yanaşır:
- Hani adamları vurdum demiştiniz?
- Hani siz de şu anda arabamız yok demiştiniz!"
******
Haydi, kalın sağlıcakla..
Her şey yüreğinize göre olsun..
HOPDEDİK
AĞLAMA..
Ağlatmasın Allah kimseyi,
Hep güldürsün
dost, düşman
cümle alemi.
Bize ağlamak
yakışmaz,
Gülmeliyiz ulusça..
Ve de bolça..