Konuşmak derdini anlatmak gerçekten bir sanattır.
Genelde Allah vergisi bir iş olduğundan konuşmayı önce
siyasilere nasip etmiştir.
Yıllardır bu ülkede ne çekti isek hep siyasilerin
konuşmasından.
Halkın dinlemesinden başımıza çeşitli çoraplar örülmüş.
Halk susmayı yeğlemiştir.
Suskun olmayı tercih eden halkın konuşma anlamında tek
yer olarak sandığı belirlemesi de düşündürücüdür.
Oysa demokrasilerde çok sesli olmak.
Düşündüğünü paylaşmak.
Paylaştığını hayata geçirmek önemlidir.
Ne hikmettir bilmem.
Yıllardır ülkemizde halk susmuş.
Politikacı konuşmuş.
Ülkede işler bu aşamaya gelmiştir.
Bu işi bugünle kıyaslamakta yanlıştır.
Tüm iktidarların gelip geçtiği siyasi dönemlerde Türk
ulusu konuşmaktan kaçınmıştır.
Şayet demokrasiye olan bağlılığımızı hayata geçirirken
çok sesli koro halinde konuşabilsek.
Fikirlerimizi açıkça beyan etmekle birlikte
iktidardakilere aktarabilsek.
Sesimizi top yekûn duyurma başarısını elde etsek.
Bugün yaşadığımız konuları yaşamazdık diye düşünmekteyim.
Yıllardır suskunluğumuzun ileride bedelini daha ağır
biçimde ödememeliyiz.
Gidişat bu anlamda iç açıcı gözükmemektedir.
Konuşanların susturulduğu bir ülke değil, konuşanların
ülkesi olmamız gerekir.
Bugün demokrasiden.
Çağdaşlaşmadan.
Modernleşmeden.
Hak ve özgürlüklerden bahsedenler.
Her ne hikmetse halkın konuşmasına bile tahammül
edemeyecek derecede korku imparatorluğu yaratma peşinde koşmaktadırlar.
Halk sadece sandıkta değil..
Sokakta.
Kahvede, berberde.
Restaurant`ta.
Toplu taşıma araçlarında konuşabilmeli.
Hak ve hukukunu aramalıdır.
Arayamıyorsa.
Hesabı sadece sandıkta sormaya kalkıyorsa,bunun adına
demokrasi denir mi?.
Demokrasilerde özgürce konuşabilme ve eleştirebilme hakkı
vardır.
Bu hakların gasp edilmesine müsaade ettiğin sürece hak ve
hukuktan.
Adalet`ten.
Gelecekten bir şeyler beklemek abesle iştigal olur.
Konuş Türkiye’m.
Konuş ..
Konuş ki bizden sonra gelecek nesile örnek davranış
sergileyebilelim..
Söz konusu konuşmaksa eğer bir iki fıkra ile noktalayalım
gitsin fıkramızı..
******
"Aşk gemisinde, Temel ve Amerikalı John şezlonglara
gömülmüş, batan güneşi seyrederken sohbet ediyorlarmış.
Temel başlamış:
“Böyle bir gezi aklımdan bile geçmezdi. Bir yangın
fabrikamı kül etti. Sigorta paramı ödeyince, şimdi tatil zamanı dedim...”
“Tesadüfe bak” demiş John:
“Benim de çok iyi iş yapan bir lokantam vardı. Bir
kasırga taş üstünde taş bırakmadı. Sigortadan paramı alınca, ver elini
tatil...”
Kısa bir sessizlikten sonra,Temel birden doğrulup sormuş:
“Kasırgayı nasıl başlattın Allah aşkına!”
******
"Delileri uçağa bindirmişler, bir şehirden ötekine
naklediliyorlardı. Ama o kadar çok gürültü yapıyorlardı ki, sonunda pilot
dayanamadı, uçağı ikinci pilota teslim ederek içeride ne olup bittiğini görmek
istedi.
Deliler uçakta hep bir ağızdan bağırıp çağırıyorlardı.
Baktı, en başta, bir deli, ötekilere uymamış, akıllı, uslu oturuyordu.
-Sen neden bağırmıyorsun? diye soracak oldu. Adam :
-Ben bunların öğretmeniyim, diye cevap verdi. Onlarda
benim öğrencilerim. Şimdi teneffüsteler de onun için ses çıkartmıyorum.
" Pilot, çaresiz yerine döndü. Bir süre geçti. Bir
an geldi ki sesler büsbütün kesiliverdi. Pilot:
-Aman çok güzel! diye sevindi. Herhalde kendinin öğretmen
olduğunu sanan deli, ötekileri derse almış olsa gerek, diye düşündü. Ama
dakikalar geçiyor, arkadan hiç bir ses seda çıkmıyordu. Pilot biraz daha
bekledikten sonra merak etti.Gidip bakmak istedi. Bir de ne görsün! Uçağın
kapısı açık ve içeride öğretmenden başka kimsecikler yok değil mi! Dehşetle
sordu :
-Öğrencilerin nerede?, diye...
-Ders bitti. Hepsini evlerine gönderdim!"
******
Haydi, kalın sağlıcakla.
Her şey yüreğinize göre olsun..
HOPDEDİK
KONUŞ..
Susmak çözüm
getirmez.
Sustukça,
Sustururlar.
Konuşacaksın ,
ey halkım.
Yüreğinden geldiğince.
Susmadan.