Bence
asla mümkün değil..
Bu
anlamda güzel fıkralar..
Güzelden
yana kıssa-dan hisseler var..
Gerçekleri
unutmamak adına fıkra günümüz olmasa da..
Bugün
hem gülelim..Hem de düşünelim istedim.
Hiçbir
fıkranın sonuna yorum yapmayacağım..
Yorumunu
size bırakıyorum..Kafanıza göre yorumlayın gitsin..
--//--
Adam
yolda giderken düşmüş.
Arkadan
gelen yardımına koşup kaldırmış.
Düşen
adam teşekkür etmiş kendisine:
“Sizin
bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim?”
Meğer
adam politikacıymış.
Demiş
ki:
“İlk
seçimde oyunuzu bizim partiye verirseniz ödeşmiş oluruz.”
Düşen
adam birden bozulmuş:
“Beyefendi
yanılıyorsunuz” demiş:
“Ben
düşünce yere kıçımı vurdum, başımı değil.”
--//--
Uzun
bir iş gezisine çıkacak olan baba adayı, yakınlarına sıkı sıkıya tembih etmiş:
“Oğlum
olursa bisiklet geldi deyin. Ben anlarım.”
Bir
süre sonra gerçekten beklediği telgraf gelmiş.
Şifre
tamammış. Ama kısa bir eksiklik varmış:
“Gözün
aydın bisiklet geldi. Ama pompası yok”
--//--
Vaktin birinde, her gün öğle uykusuna yatan bir paşa varmış.
Paşanın uykusu öyle hafifmiş ki, çıt çıksa uyanırmış.
Onun için de öğle saatinde önlemler alınır çevrede, gürültü
çıkaranlar cezalandırılırmış.
Günlerden bir gün, paşa uykuya yatar yatmaz
kulağına gelen sesle uyanıp bağırmış
“Kim bu haddini bilmez. Tez yakalayıp bana getirin.”
Gürültü yapanı yakalayıp getirmişler ki,
“Ceviz satan bir gariban adam”
Paşa sormuş:
“Be adam neden bağırıyorsun. Benim uyuduğumu bilmiyor musun?”
“Bilmiyordum paşam” demiş gariban:
“Ben ceviz satıyorum. Ceviz alan yok mu diye bağırmak
zorundayım”
Paşa emretmiş adamlarına:
“Bu adama yüz sopa vurun. Cevizleri de gerisine doldurun”
Adam yüz sopayı gıkı çıkmadan yemiş...
Sıra cevizlere gelince başlamış gülmeye
Paşanın adamları sormuşlar:
“Sen deli misin be yahu. Yüz sopayı yedin sesin çıkmadı. Sıra
cevizlere gelince gülüyorsun”
“Arkadaşım geldi aklıma” demiş cevizci,
“Ayva satarak geliyordu da”
--//--
Yolda
Bektaşi Babaya bir dilenci yanaşıp elini açmış:
“Allah
rızası için bir sadaka” .
Bektaşi
sormuş:
“Buradan
kelli felli birçok adam geçiyor. Bula bula beni mi buldun?”
“Evet”
demiş dilenci:
“Para
ile imanın kimde olduğu belli olmaz.”
“Söyle
bakalım” diye konuşmuş Bektaşi:
“Bende
iman mı var, para mı?”
Dilenci
biraz durakladıktan sonra yanıt vermiş:
“Bey
amca sizde olsa olsa para var.”
Bektaşi
gülerek şöyle demiş:
“Aman
ne güzel. Bende iman olmadığını sen, para olmadığını da ben biliyorum”
---//--
Adamın
arabasının lastiği tam akıl hastanesinin önünde patlamış.
Hava
yağmurlu mu yağmurlu.
Arabayı
kenara çeken adam, krikoyu, stepneyi çıkarmış. Söktüğü dört adet bijonu yanına
koymuş.
Stepneyi
yuvasına koyan adam bakmış ki, söktüğü dört bijon yuvarlanıp sel sularına
gitmiş.
Sağına
soluna bakan adam, çaresizlikten olduğu yere çöküp düşünmeye başlamış
Olayı
başından beri akıl hastanesinin penceresinden izleyen bir deli seslenmiş:
“Hey
arkadaş sen orada ne yapıyorsun?”
“Sorma
birader” demiş adam,
“Teker
patladı. Söktüğüm bijonlar suya gitti. ”
“Düşündüğün
şeye bak” diye konuşan deli, şöyle akıl vermiş:
“Diğer
lastiklerden birer tane bijon çıkart. Hepsi üçer bijonlu olur. Ve seni bir
lastikçiye kadar idare eder.”
Adam
denileni yaptıktan sonra sormuş:
“Hemşerim
tımarhanede senin ne işin var?”
Deli
bir kahkaha atarak yanıt vermiş:
“Biz
burada delilikten yatıyoruz arkadaş, salaklıktan değil. ”
--//--
Haydi, kalın sağlıcakla.
Her şey yüreğinize göre olsun.